İsrail’in savaş kabinesinde yer alan bakanlardan biri olan Gallant, Başbakan Netanyahu’nun Gazze’de devam eden savaş için tutumunun ne olduğunu açıkça ilan etmesini istedi. Gallant, savaştan önce Netanyahu’nun ‘hukuk darbesi’ olarak nitelendirilen anayasa değişiklik tasarısına karşı aldığı tavırla gündeme gelmişti.
Bahreyn’in başkenti Manama’da düzenlenen 33. Arap Birliği Zirvesi’nde, Gazze’de görev alacak bir barış gücü çağrısında bulunuldu. Ancak zirveyle ilgili Arap gazetelerinde ‘normal vatandaşın bile ilgisini çekmiyor’ yorumu yapıldı.
ABD ve bazı Arap ülkelerinin savaş sonrası sürecin nasıl işleyeceğine dair kaygıları da bu hafta Arap medyasında en çok tartışılan konulardan biriydi. Lübnan’da yayınlanan El Akhbar gazetesine göre ABD, Afganistan, Vietnam ve Irak deneyimlerinden hareketle, hedefi olmayan bir savaşın vahim neticelerinden çekiniyor.
Bu hafta bazı Arap gazetelerinden gündemle ilgili derlediğimiz makaleler şu şekilde:
‘Netanyahu karşılık almadan Refah’tan çıkmaz’
İsrail ordusu Refah bölgesine girdi ve orayı işgal etti ancak Refah’ta yaşayan ve diğer bölgelerden gelip buraya sığınan yüzbinlerle beraber sıkışıp kalan halktan şu ana kadar uzak kaldı.
Ordu Refah sınır kapısının kontrolünü aldıktan sonra sessizce yayılmaya başladı ve Doğu Refah’ı batıya bağlayan ana yolun bir kısmını kontrol etmeye başladı. Daha sonra yaklaşık 14 km uzunluğundaki Mısır sınırına bitişik Philadelphia aksı boyunca yayılmaya başladı.
Amerika’nın, İsrail’i durdurmak için katı bir uyarıda bulunmasıyla temsil edilen bir mucize gerçekleşmediği sürece – ki bu hiçbir zaman olmayacak bir şey – ya da direniş gruplarının İsrail ordusuna büyük kayıplar verdirmediği, Netanyahu’ya karşı bir darbenin olmadığı veya büyük ve ciddi bir Arap tutumunun olmadığı sürece Netanyahu durmayacak ve Refah’ta yoluna devam edip planlarını adım adım uygulayacak.
Belki de belirli alanlara girip burada konuşlanarak direnişi yıpratma yoluna gidebilir. Ancak büyük bir ihtimalle Netanyahu, büyük bir siyasi karşılık elde etmedikçe Refah’tan ve sınır noktasından kolayca ayrılmayacak. Peki direniş grupları, Araplar ve dünyanın geri kalanı onun bunu yapmasına olanak tanıyacak mı? (İmadeddin Hüseyin / Mısır El Şuruk Gazetesi)
‘Arap zirveleri vatandaşın bile ilgisini çekmiyor’
33. Olağan Arap Birliği Zirvesi geçtiğimiz Perşembe günü Bahreyn’in başkenti Manama’da düzenlendi ve zirveye altı Arap ülkesi lideri (Cezayir, Tunus, Emirlikler, Fas, Umman ve Kuveyt) katılmadı. 1945’ten bu yana 33 olağan Arap zirvesi ve 13 olağanüstü zirve düzenlenmiş ve bu zirveler üzerinde mutabakata varılan kararların bağlayıcılığı açısından yeni bir şey getirmemiştir.
Burada önemli olan, bu zirvelere Arap vatandaşlarının hiçbir zaman umut ve güven ile bakmamasıdır. Artık bu toplantılar takip edilmiyor ve sonuç bildirgeleri bile dinlenmiyor. Vatandaş artık çok iyi biliyor ki, kararların uygulanması için bir yol bulunamayacak. Tabii dışardan dayatılan ve belli güçler tarafından uygulanması istenen kararlar dışında.
Arap zirveleri her yıl daha da kötüye gitti. Arap vatandaşı bu zirveleri duymaktan, takip etmekten yoruldu. Örneğin Mart 2002’de Beyrut’ta bir Arap zirvesi düzenlendi. Bu zirve Suudi Arabistan’ın önerisiyle ‘Arap Barış Girişimi’ adıyla bir bildirgeyi benimsedi. Bu bildirgenin sloganı ise, ‘Toprak Karşılığında Barış’ şeklindeydi. Ancak dönemin İsrail başbakanı bunu sert bir dille reddetti ve bunu, ‘yazıldığı kağıt kadar bile değeri yok’ şeklinde nitelendirdi.
Arap dünyasının siyasi irade ve karar alma eksikliği karşısında bu girişim zirveden zirveye taşındı ve her defasında İsrail’in kabul etmesi için bundan ödünler verildi. Sonunda bu tutum tamamen terk edildi ve yerini ‘barış karşılığında normalleşme’ aldı. (Rasim Obaydat / Filistin El Kuds Gazetesi)
‘ABD ertesi günü düşünüyor’
ABD, bazı müttefik Arap ülkeleriyle birlikte, Gazze Şeridi’nde yaklaşık 8 aydır devam eden savaşın “ertesi gün” meselesi olarak bilinen ve savaş sonrası sürecin nasıl olacağıyla meşgul. Savaşın başlangıcından bu yana Washington, Tel Aviv’deki müttefiklerini hedefi olmayan ve askeri operasyonların sona ermesinden sonra net bir siyasi planı olmayan bir savaşa girmemeleri konusunda uyardı. Amerikalılar, Vietnam, Afganistan ve Irak’ta deneyimlerinden yola çıkarak, tek amacı belirli bir bölgeyi işgal edip orayı kontrol etmek olan bir savaşın ‘yerel silahlı gruplara’ karşı uzun yıpratma savaşlarına dönüşeceğini düşünüyor.
Bu da ancak ağır bedellerle ve işgalci açısından büyük bir yenilgiyle sonuçlanacaktır.
Amerikalılar hâlâ bu düşüncenin arkasında duruyorlar ve hatta savaşın üzerinden bu kadar ay geçmesine rağmen İsrail’in ortaya koyduğu hedeflerden herhangi birine ulaşamaması karşısında bu fikirleri daha kararlı savunuyorlar. Özellikle ABD Başkanı Biden’ın bu savaştan dolayı siyasi olarak uğrayacağı zarar ve savaşın bölgede başka alanlara yayılması durumunda ABD’nin çıkarlarının zarar görme ihtimali varken. Zira tarafların öyle bir niyetinin olup olmamasından bağımsız olarak, savaşın başka bölgelere doğru genişleme olasılığı her geçen gün artıyor.(Hüseyin El Emin / Lübnan El Akhbar Gazetesi)
‘İsrail’de ertesi gün anlaşmazlığı’
İsrail Savunma Bakanı Yoav Gallant, birkaç gün önce yedi dakika kadar süren basın toplantısında Gazze’ye yönelik devam eden savaşın ‘ertesi gün’ dengeleriyle ilgili yaptığı konuşmada oldukça ses getiren bir bomba patlattı. Böylece Başbakan Netanyahu ile Savunma Bakanı Gallant arasındaki çatışma ve derin anlaşmazlıklar gün yüzüne çıktı.
Savunma Bakanı Gallant, Başbakan Binyamin Netanyahu’dan Gazze’yi işgal etmeye niyeti olmadığını açıkça ilan etmesini ve İsrailli askeri çevrelerin artık ‘Gazze Bataklığı’ adını verdikleri bölgeye çok dalmadan oraya sivil bir yönetim atamaya başlamasını istedi.
İsrail Savunma Bakanı Gallant’ın açıklamaları farklı tepkilere ve ‘Netanyahu’nun aslında Gazze’yi işgal etme niyetinde olduğuna dair’ ciddi endişelere neden oldu. İsrail siyasi ve askeri çevreler Gallant’ın bu açıklamaları üzerinde önemle durdu. Özellikle de, Gazze işgalinin birçok İsrailli’nin kanına ve büyük bir ekonomik krize mal olacağı yönündeki sözleri üzerinde.
Gazze’deki savaşa ve ertesi güne ilişkin farklı tutumlar ışığında Netanyahu’nun önündeki seçenekler daralıyor. Bu açıklamalardan sonra Netanyahu’nun Savunma Bakanı Gallant’ı görevden alacağı yönünde beklentiler var. Zira bu, Gallant’ın Netanyahu’ya karşı ilk “isyan”ı değil. Gallant bir yıldan fazla bir süre önce, sağcı hükümetin öncülük ettiği kanun darbesini reddettiğini açıklamıştı. Bugün de bunu daha önce görülmemiş bir şekilde tartışmalı açıklamalarda bulunarak yapıyor. (Ali Ebu Hable / Ürdün El Destur Gazetesi)
* Yazılar Kısaltılarak Arapça’dan Çevrilmiştir.
(DIŞ HABERLER SERVİSİ)